Bilal Erdoğan: Sosyal medyayı takip etmiyorum

Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı Bilal Erdoğan Sabah’tan Harun Sekmen’e konuştu. Erdoğan, 29 Eylül-4 Ekim tarihleri arasında İznik’te 4. düzenlenecek olan Göçebe Oyunları’ndan, sivil toplum kuruluşlarındaki faaliyetlerine ve özel yaşamına kadar birçok konuda samimi açıklamalarda bulundu.

Hayatımı anlamlı kılmak istiyorum. Elbette ki benim işlerim, akademik çalışmalarım oldu. Belirli bir düzeyde eğitim almış olarak, bunu toplumun faydasına nasıl kullanabilirim diye düşündüm. Bunların hepsi bir kimlik ve kültür ihyası alanındaki işlerdir. Buna kültürel yeniden doğuş diyebiliriz. Değerlerimizin yeniden kuşanılması diyebiliriz. Bu toprakları bize vatan yapan değerlerin yeniden anlatılması ve benimsenmesi diyebiliriz. Eğitim alanındaki, geleneksel spor alanındaki çalışmalar olsun, Türk müziğiyle ilgili çalışmalar olsun. ‘Hayatını neye yönelik tükettin?’ diye sorulduğu zaman buna faydalı bir cevap vermek istiyorum.

“DEDİKODUNUN TOPLUMU BOZAN ŞEYLER OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜŞÜMDÜR”

Siyasetin içinde olmama rağmen, siyasetin seviyesizleştiği zamanlarda aile üzerinden malzeme yapmak isteyen insanlar bunu yapabiliyorlar. Toplumun bütün kesimleri bunlara kulak asmıyor. Göz önünde olan insanlarla ilgili de bu tür karalama kampanyalarının toplumda karşılık bulduğunu görüyoruz. Bunlara kulak verilmemesi gerekir. Zanla hareket etmenin, insanları iftira atmanın ve bu tür dedikoduların toplumu bozan şeyler olduğunu düşünmüşümdür. Ben de kendi yaşadıklarımdan dersler çıkararak bunların yanlış olduğunu anlatmaya çalışıyorum.

“KENDİ GÜNDEMİMİ BELİRLEMEYE ÇALIŞIYORUM”

Sosyal medyayı takip etmiyorum. Kendi sosyal medya hesaplarımı çok uzun zamandır kullanmıyorum. Ancak birisi bana ‘şunu gördün mü?’ diye gönderdiği zaman fark edebiliyorum. Ama gerçekten mümkün olduğunca zamanımı ve gündemimi kendim belirlemeye ve yönetmeye gayret gösteriyorum. Başkalarına da aynısını tavsiye ediyorum.

“GENÇLERİMİZİN OKÇULUĞA İLGİSİ FEVKALEDE DÜZEYDE”

Gençlerin okçuluğa ilgisi fevkalade düzeyde. Özellikle İstanbul’daki spor kulüpleri ekipman olarak yer olarak talebe karşılık veremez durumdalar. Federasyonumuzun çalışmaları, okçulukta elde ettiğimiz başarılar, olimpiyatlarda Mete Gazoz’un altın madalya alması, TRT’de Tozkoparan adlı çocuklara hitap eden ve okçuluğu sevdiren bir dizinin olması, hepsi bir araya geldi.

Bugün gençlerin okçuluğa olan talebi üst düzeyde. Uluslararası müsabakalarda madalya sayımız da artarak yükseliyor. Dünyada okçulukta ilk üçte sayılıyoruz. Belki bir Kore’yi aşmamız gerekiyor. Mete’nin başarısı devam edecek. Peşinden başka şampiyonlarımız gelmeye devam edecek. Mesele, o sağladığımız ilgiyi daha fazla başarıya dökerek, Türkiye’nin okçulukta dünyada bir numara olmasını sağlamak.

“TORUNLARININ OKÇULUKLA VAKİT GEÇİRMESİNDEN MEMNUN”

Benim okçulukla tanışmam cumhurbaşkanımızın vesilesiyle olmuştur. Okmeydanı’ndaki yüzlerce yıllık okçular tekkesinin ihya edilmesi, o mekanın ruhu okçuluktaki bu atılımı tetikledi. İlk kuruluş günlerinden beri okçuluk camiası oradan neler çıkacağını bekledi. Bugün Türkiye’de yüzbinlerce çocuk ok attı hayatında. Birkaç bin olan sporcu sayısı bugün on binlerce sporcu anılır oldu.

Türkiye’de ilk defa geleneksel okçuluk federasyonu kuruldu. On binin üzerinde lisanslı sporcuya üç yıl gibi kısa sürede ulaştı. O tesisin bereketinin çarpan etkisini okçulukta görüyoruz. Kendisi de tabi ki torunlarının okçulukla vakti geçirmesinden memnun oluyor. Mete’nin başarılarıyla gurur duyuyor. Bir branşta daha Türkiye olimpiyat madalyası alır hale geldi. Memlekete en büyük hizmetimiz de, bunda bir parça payımız varsa eğer bu olmuştur.

“HEDEFİMİZ DÜNYANIN KÜLTÜREL ZENGİNLİĞİNİ KORUMAK”

Buradaki maksadımız dünyanın kültürel zenginliğini katkı sağlamak. Dünya kültürel olarak çok zengin olmakla birlikte, dünyadaki egemen akımlar aslında bu zenginliğin azalmasına yol açıyor. Buna kapitalizm diyebilirsiniz, kültür emperyalizmi diyebilirsiniz. Sosyal medyanın Batı Kültürü’nün nüfuzunu daha güçlendirmesi diyebilirsiniz. Dünyada kültürel zenginliklerin unutulmaya yüz tuttuğunu izliyoruz. İznik’te sadece sporlar olmayacak. Geleneksel kıyafetler olacak, dünya mutfakları olacak.

Geleneksel müzikler, halk dansları olacak. El sanatları olacak. Bunların hepsini geliştirmeyi de hedeflediğimizi göstermiş oluyoruz. Spor izlemeyi daha renkli daha zengin hale getirmiş oluyoruz. Maksadımız, dünyanın başka coğrafyalarında tanınmayan kültürlerin farklı yerlerde de tanınır hale gelmesi sağlamak. Böylelikle bütün toplumların kendi kültürlerini daha bir özgüvenle sunabilmesine imkan sağlamak. Hedefimiz dünyanın kültürel zenginliğini korumak, güçlendirmek. Bunun aslında toplumlar arası barışa hizmet edeceğini düşünüyoruz. İnsanların karşısındakinin, kültürüne tarihine saygı göstermesiyle bir diyalogun karşılıklı saygı temelinde oluşacağını düşünüyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir