Dünyada 14 alana IMMA statüsü verildi! 3’ü Türkiye sularında

TÜDAV’dan yapılan açıklamada, yeni Önemli Deniz Memelileri Alanı’nın (IMMA) belirlenmesi için şubat ayında Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN SSC-WCPA) Deniz Memelileri Koruma Alanları Görev Gücü tarafından çalıştay düzenlendiği belirtildi.

Çok sayıda bilim insanının katkı sunduğu çalıştayda 23 yeni IMMA adayı belirlendiği kaydedilen açıklamada, “Bağımsız değerlendirmelerin ardından 1’i Türk Boğazlar Sistemi’nin (TBS) tamamı, 11’i Karadeniz’de olmak üzere 14 IMMA, bir aday IMMA (cIMMA) ve 11 ilgi duyulan alan onaylanarak IMMA e-Atlas’ına eklendi. Bu 14 alana Uluslararası Doğayı Koruma Birliği Deniz Memelileri Koruma Alanları Görev Gücü (IUCN SSC-WCPA) tarafından resmi olarak IMMA statüsü verildi.” denildi.

İlan edilen 14 yeni Önemli Deniz Memelileri Alanı’nın 3’ünün Türkiye sularında yer aldığı aktarılan açıklamada, şunlar kaydedildi:

“Türk Boğazlar Sistemi; yani Marmara Denizi, Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının tamamı ve Karadeniz’deki 11 alanın ikisi Türkiye sularında yer almaktadır. Bunlar Batı Karadeniz kıyıları ve Sinop bölgesidir. Hamsi kışlama alanı olan Türkiye’nin doğu kıyıları ise aday olarak halen değerlendirme sürecindedir. Ayrıca Sakarya Kanyonu bölgesi de ilgi duyulan alan olarak ilerde değerlendirilebilir bir bölge olarak belirlendi. TBS ve Karadeniz’deki 11 alanda yaşayan üç yunus alt türü de IUCN kırmızı listede yer almaktadır. Afalina ve mutur “nesli tehlike altında”, tırtak ise “hassas” olarak değerlendirilmektedir. Karadeniz yunuslarının nesillerini tehdit eden en büyük sorun tesadüfi ağa yakalanmadır. Tüm Karadeniz’de yılda 11 bin ile 20 bin muturun özellikle dip uzatma ağları ile yapılan avcılıklarda öldüğü tahmin edilmektedir. Diğer tehditler aşırı balıkçılık sonucu balık stoklarındaki azalma, kirlilik ve hastalıklardır.”

Bölgedeki deniz bilimciler ve koruma örgütlerinin Karadeniz’deki 11 Önemli Deniz Memelileri Alanı’na daha çok dikkat çekilmesinin umulduğunun kaydedildiği açıklamada, “IMMA’lar koruma alanı sayılmasalar da ulusal ve küresel programlara destek sağlayarak ülkelerin yüksek biyoçeşitlilik alanları seçimine ve dolayısıyla çok sayıda uluslararası kuruluşun ve 100’den fazla ülkenin desteklediği 2030’a kadar yüzde 30 koruma alanı oluşturulması hedefinin gerçekleştirilmesine yardımcı olması bekleniyor.” ifadeleri kullanıldı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir