Kemal Kılıçdaroğlu, ailesinin yedi çocuğundan dördüncüsü olarak 17 Aralık 1948′de Dersim’in Nazmiye ilçesinde doğdu. Birinci ve ortaöğrenimini Erciş, Dersim, Genç, Elazığ üzere Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yaptı. Yükseköğrenimini yapmak için girdiği Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisinden (Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi) 1971’de mezun oldu. Lisans tahsilini tamamladığı 1971 yılında, girdiği Hesap Uzman Yardımcılığı İmtihanının akabinde Maliye Bakanlığında vazifeye başladı. Daha sonra Hesap Uzmanı olan Kılıçdaroğlu, bir yıl Fransa’da kaldı. Hesap uzmanlığını 1983’e kadar sürdürdü ve tıpkı yıl Gelirler Genel Müdürlüğüne atandı. Burada evvel Daire Lideri olarak misyon aldı, daha sonra birebir kurumun Genel Müdür Yardımcılığını yaptı. Kemal Kılıçdaroğlu 1991 yılında Bağ-Kur’a atandı. Burada genel müdürlük yapan Kılıçdaroğlu, 1992 yılında da Toplumsal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğüne geçti. Daha sonra kısa bir mühlet Türkiye Cumhuriyeti Çalışma ve Toplumsal Güvenlik Bakanlığında müsteşar yardımcısı olarak vazife yaptı. Kemal Kılıçdaroğlu, 1999’un Ocak ayında kendi isteğiyle Toplumsal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğünden emekli oldu.
Siyasete girişi
Hacettepe Üniversitesinde de bir mühlet ders veren Kılıçdaroğlu, SSK Genel Müdürlüğünden emekli olduktan sonra siyasete girmeye karar verdi. 1999 Genel Seçimlerinde ismi Demokratik Sol Parti (DSP) ile ismi geçse de kendisine teklif edilen Ankara 6. sıra adaylığını kabul etmedi.
Bir müddet Vatandaşın Vergisini Müdafaa Derneğinin genel başkanlık vazifesini üstlendi. CHP’li Bülent Tanla’nın isteği üzerine CHP Bilim İdare Kültür Platformu’na “yolsuzluk raporu” hazırladı; Genel Lider Deniz Baykal’ın dikkatini çeken bu rapor Kemal Kılıçdaroğlu’na CHP’nin kapılarını açtı; Baykal Kılıçdaroğlu’nu partiye davet etti; tekrar tıpkı devirde CHP kontenjanından Türkiye İş Bankası’nın idare heyetine girdi.
3 Kasım 2002 tarihinde yapılan 22. Devir Milletvekili Genel Seçimlerinde, CHP İstanbul Milletvekili olarak Meclise girdi. 2004 Mahallî Seçimleri sonrası; Baykal idaresine karşı tenkitler yükseldi. Ortalarında Muharrem İnce ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun da bulunduğu 30 milletvekili “iktidara yürüyüş hareketi“ başlıklı bir bildiri yayınladı.
“CHP, toplumun her kesitiyle bağlarını kuracak ve siyasal iştiraki temel alacak tarafta değiştirilerek demokratik bir yapıya kavuşturulacaktır” diyen vekiller istediklerini elde etmek bir yana devrin CHP’si içerisinde tutunamadı bile. Baykal idaresinin müdahalesiyle tasfiye olan bu takımda Kılıçdaroğlu ve İnce ise pozisyonunu müdafaayı başarmıştı.
Grup başkanvekilliği
2007 Genel Seçimlerinde de CHP Milletvekili olarak Meclis’e giren Kılıçdaroğlu, birebir vakitte partisinin Küme Başkanvekilliğine getirildi. Bu devir tıpkı vakitte Kılıçdaroğlu’nun kamuoyunun dikkatini çekmeye başladığı yıllar oldu. Bilhassa “yolsuzluk” üzerine açıkladığı belgeler ile AKP’li isimleri gaye aldı.
O devirde AKP Genel Lider Yardımcısı Şaban Dişli, Kılıçdaroğlu’nun yolsuzluk savlarına ait periyodun başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a verdiği soru önergesinin akabinde istifa etmek zorunda kalmıştı.
AKP’li Dengir Mir Mehmet Fırat ve Ankara Büyükşehir Belediye Lideri Melih Gökçek ile de televizyon programlarında ‘düello’lara çıkan Kılıçdaroğlu’nun sergilediği performans dikkat çekmişti.
Kılıçdaroğlu ile tartışan Fırat da daha sonra sıhhat durumunu münasebet göstererek istifa etmişti.
İstanbul Belediye Başkanlığı Adaylığı
CHP İstanbul Milletvekili ve Küme Başkanvekili olan Kemal Kılıçdaroğlu, 29 Mart seçimlerine partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye lider adayı olarak katıldı. Seçimi, 28 Mart seçimlerinden beri İstanbul Belediye Başkanlığı vazifesini üstlenen AKP adayı Kadir Topbaş %44,7 oy alarak kazandı. Kılıçdaroğlu elde ettiği %36,80’lik oy yüzdesiyle, partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı için aldığı oy oranını 2004 mahallî seçimlerinde %25’in üstünde bir oranda artırdı. Kılıçdaroğlu için halk müziği sanatkarı Onur Akın da Ahmet Kaya’nın Acılara Tutunmak albümünde yer alan Hasan Hüseyin Korkmazgil’in şiiri olan Bayanlar müziğini seçime uyarlamıştı.
CHP’de farklı bir ses: ‘Gereğini yap’
Seçimlerin akabinde küme başkanvekilliğine devam eden Kılıçdaroğlu vakit zaman genel başkanlığın ötesinde açıklamalar da yapıyordu.
Partinin ulusalcı isimlerinden Genel Lider Yardımcısı ve emekli büyükelçi Onur Öymen, 10 Kasım 2009’da Meclis’te yapılan “demokratik açılım”la ilgili ön görüşme sırasında yaptığı konuşmada, Kürt sıkıntısının tahlili için PKK ile müzakere edilemeyeceğini tez ederken, binlerce insanın katledildiği Dersim’e yönelik operasyonu övmüştü.
O devir demokratik kamuoyundan reaksiyon gören Öymen, Kılıçdaroğlu tarafından da eleştirilmişti. 16 Kasım’da annesinin cenazesi için Dersim’e gelen Kılıçdaroğlu burada yaptığı konuşmada ise çıkışını sürdürmüş ve “Yara kanamıştır. Bu süreçte yapılması gereken reaksiyonları dikkate almaktır. Reaksiyonları dikkate alması gereken sayın Onur Öymen’dir ve gereğini yapmak zorundadır. Gereğini yaptığı vakit hem CHP’yi, hem CHP’deki parlamenterleri ve CHP’lileri rahatlatmış olacaktır” tabirlerini kullanmıştı.
“Alevileri üzdüysem özür dilerim. Onlara atıf yapmadım” tabirlerini kullanan Öymen ise istifa etmemişti.
CHP Genel Başkanlığı
Tarihler 2010 yılının Mayıs ayını gösterdiğinde devrin CHP Genel Lideri Deniz Baykal’a ilişkin manzaralar ortaya çıkmıştı. Baykal ortaya çıkan ‘kaset’ olayının akabinde birkaç gün sessiz kalsa da 10 Mayıs’ta suskunluğunu bozmuş ve vazifesinden istifa etmişti. İstifanın akabinde ismi genel başkanlıkla anılan kişi Kılıçdaroğlu olmuştu. Başlarda aday olmayacağını açıklasa da Kılıçdaroğlu partisinin birçok vilayet lideri tarafından aday gösterilmişti, periyodun Genel Sekreteri Lider Sav da dayanağını Kılıçdaroğlu’dan yana kullanmıştı.
22 Mayıs günü tek aday olarak seçime giren Kılıçdaroğlu, 1250 delegenin 1189’undan oy almıştı. Kılıçdaroğlu, genel başkanlık koltuğuna oturmuş olsa da birinci yılları parti içindeki gayretiyle devam etti.
Öte yandan Kılıçdaroğlu’nun Alevi bir aileden gelmesi, kendisini maksat alan cenahlar tarafından sık sık gündeme getirildi.
Kılıçdaroğlu ve ‘Yeni Chp’
2004 yılındaki ‘İktidara yürüyüş hareketi’nin 30 imzacısından biri olan Kılıçdaroğlu, partinin gelenekçi yöneticileri ile çabaya girişti. CHP’nin halkın gözündeki imajını değiştirmek savıyla yola çıkan Kılıçdaroğlu, partinin ulusalcı isimlerinden Genel Sekreter Başkan Sav’ın vazifesine son verdi.
Baykal’ın istifasının akabinde Kılıçdaroğlu’na razı olan parti içindeki gelenekçi takımlar reaksiyon gösterseler de Kılıçdaroğlu’nu durduramamıştı.
Söz konusu çevrelere karşı telaffuzlarını sürdüren Kılıçdaroğlu ‘rakı masasında Türkiye’yi kurtarırlar’ çıkışı ile yoluna devam etmişti:
“Diyorlar ki CHP elitist bir parti. Seçkin olmak başka, elitist olmak başka. Seçkinlere yani seçkinlere hürmetim var, aydındır bunlar. Otururlar, konuşurlar, niyetlerini topluma aktarırlar ve toplumu aydınlatırlar. Lakin bir de elitistler var, rakı sofralarında Türkiye’yi kurtarırlar. Bunlardan partiyi temizleyeceğim. Herkes çok güzel bilsin. Bana çalışan adam lazım, rakı sofralarında konuşan adam değil. Projeleri ürettik çıkıp anlattılar mı? Her şey genel liderden beklenemez. Adam üzere çalışacağım. Elitizmi reddediyorum. Dersimli Kemal’im, devrimci Kemal’im ben. İnsanıma aşığım ben”
Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığındaki CHP, 12 Haziran 2011 Seçimlerinde %26 oy aldı. Oylar 4 sene öncesine nazaran 5 puana yakın yükseldi. “Yeni CHP” söylemi muhakkak ölçüde karşılık bulmuş üzereydi, yaklaşık 3 buçuk milyon yeni seçmen CHP’ye oy vermişti. Lakin AKP de oylarını artırmış, %49.3 ile tek başına iktidar olmuştu.
İttifak siyasetine girişi
2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerine gelindiğinde ise Kılıçdaroğlu, kendisine yönelik tenkitlerin sesini yükseltecek bir karar aldı, ortak aday olarak MHP’ye, İslam Konferansı Örgütü eski Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nu önerdi.
Ülkedeki seçmenlerin yarısının oyunu alan AKP karşısında tek başına uğraşta başarısız olacağı kanaatine varan Kılıçdaroğlu ittifak siyasetine yönelmişti. Lakin Ekmeleddin İhsanoğlu bu taktiğin başarılı bir örneği olmadı.
Kılıçdaroğlu, o periyot parti içindeki yansıları de “Her kuruşun hesabının sorulmasını istiyorsan, senin hayatına birisi gelip müdahale etmesin diye düşünüyorsan, sandığa gideceksin, latifesi makası yok Ekmeleddin İhsanoğlu’na oyunu vereceksin. Adam üzere tıpış tıpış sandığa gideceksiniz, demokrasinin gereğini yapacaksınız. Masalarda oturup ben oy kullanmayacağım diye ahkam kesmek demokrasiye inanmamaktır. Bir gün gelir sizin tatil yapmanız da engellenir” tabirleri ile bastırmak istemişti.
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun seçimleri birinci tıpta kaybetmesinin akabinde parti içindeki reaksiyonları somutlaşmaya başladı. CHP Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, cumhurbaşkanlığı seçiminde “başarısız” olunduğunu savunarak 12 Ağustos’ta TBMM’de bir basın toplantısı düzenledi, Genel Lider Kemal Kılıçdaroğlu’nun istifasını ve harika kurultayın toplanmasını talep etti. Tarhan’a, İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler, Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum, Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, İstanbul Milletvekili Parıltı Serter ve Mersin Milletvekili İsa Gök de dayanak verdi.
Kılıçdaroğlu bunun üzerine tüzükteki yetkisini kullanarak, harika kurultay için davet yaptı. 5-6 Eylül 2014 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilen CHP 18. İnanılmaz Kurultayı’nda, kendisine rakip olan eski küme lider vekili ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce’yle yarıştı. Kılıçdaroğlu 740 oyla tekrar genel lider seçilirken, İnce 415 oy aldı.
7 Haziran-1 Kasım 2015
7 Haziran 2015 Genel Seçimler öncesinde en çok tartışılan bahis HDP’nin barajı aşıp aşamayacağıydı çünkü HDP’nin Meclise girmesi AKP’nin tek başına iktidar olmasını engelleyecekti.
Türkiye seçimlere 5 Haziran’da Diyarbakır’daki HDP mitingine yönelik bombalı atağın tesirinde girdi. 5 Kişinin hayatını yitirdiği patlamadan yalnızca 2 gün sonra seçim yapıldı. Tansiyonlu bir atmosferde girilen seçimlerde AKP, yüzde 40.8 oy aldı ve birinci kere Meclis çoğunluğunu kaybetti. HDP ise yüzde 13.1 oy alarak, 80 milletvekili çıkardı ve böylece tarihinin en yüksek oyunu aldı.
“CHP’den emanet oy” ve “Her CHP’li aileden HDP’ye 1 oy” tartışmalarının yaşandığı seçimlerde Kılıçdaroğlu’nun partisi ise %24,95 oy oranıyla tekrar ikinci sırada kaldı.
Kılıçdaroğlu, “Seçimin kazananı ‘Demokrasi’, mağlubu ise Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan” biçiminde konuştu. “İstifa edecek misiniz?” sorusuna ise “Oy sonuçlarından mutluyum, istifa etmeyeceğim” yanıtını verdi.
MHP tercihini yaptı
Parlamentodaki aritmetik, koalisyon hükümetini mecburî kılıyordu. “Kimin kiminle koalisyon yapacağından çok daha kıymetli olan hangi unsurlar çerçevesinde koalisyon yapılmalıdır” diyen CHP başkanı, 14 temel prensip açıkladı. 14 Temel unsur ortasında; hukukun üstünlüğü, siyasi ahlak yasası, emeklilere iki maaş ikramiye, taban fiyatın 1.500 lira olması, taşeron uygulamasına son verilmesi ve medya özgürlüğü üzere kavramlar ve vaatler bulunuyordu.
HDP, MHP, CHP çeşitli koalisyon modelleri üzerinde görüşmeler yaparken, Deniz Baykal’ın Meclis başkanlığı adaylığına HDP’yi münasebet göstererek takviye vermeyen MHP, AKP’nin yer almadığı koalisyon modellerine rest çekti.
Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükümeti kurma misyonunu Başbakan Ahmet Davutoğlu’na verdi. Davutoğlu CHP’yle koalisyon görüşmelerini başlattı. Lakin sonuç alınamayınca, 1 Kasım için erken seçim kararı alındı. O devir HDP’li iki bakanın da yer aldığı seçim hükümeti kuruldu, MHP hükümete bakan vermedi.
7 Haziran seçimlerinden sonra Türkiye’de kaos dolu beş ay yaşandı. Türkiye seçimlere ülke tarihinin en kanlı bombalı akınları ile gitti. Yapılan 1 Kasım seçimlerinin akabinde AKP yeni bir rejimin adımlarını attı.
Dokunulmazlıkların kaldırılması
16 Mart 2016’da Erdoğan’ın başlattığı dokunulmazlıkların kaldırılması tartışmasına Kılıçdaroğlu, “Bizim de dokunulmazlık belgelerimiz var. Kimi etraflarda tasa var. Deniyor ki ‘yargı bağımsız değil.’ Hasebiyle bunlar çabucak alıp sizi mahpusa atacaklar. Biz de diyoruz ki, şayet birisi mahpusa girecekse evvel siyasetçi girsin. Şayet bedel ödenecekse evvel bedeli biz ödeyelim” tabirleriyle karşılık verdi.
50’si HDP’li milletvekili olmak üzere 138 milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılmasını içeren teklife ‘hayır’ derlerse AKP’nin CHP’yi “terör örgütüne dayanak veren” biçiminde lanse edeceğinden çekinen CHP idaresi, kamuoyuna bu durumu anlatmalarının güç olacağı değerlendirmesiyle gerekli oy takviyesini sağlama kararı aldı.
20 Mayıs 2016’da yapılan oylamada Anayasa değişikliği, CHP’den bir kısım milletvekilinin takviye vermesiyle 376 oyla kabul edildi.
CHP bu dayanağıyla birlikte HDP’nin eş genel liderleri dahil çok sayıda seçilmişin iktidar tarafından hapsedilmesinin önünü açtı. Kılıçdaroğlu daha sonra çok sefer CHP’nin verdiği takviye sebebiyle hapsedilen HDP’nin eski eş genel lideri Selahattin Demirtaş’ın, haksız yere cezaevinde tutulduğunu söyledi.
‘İstismar edilecek’ siyaseti | 15 Temmuz Darbe Girişimi-Yenikapı mitingi
Türkiye, 15 Temmuz 2016 günü yakın tarihinin en sıra dışı gecesine tanıklık etti. AKP iktidarıyla yıllarca el ele yürüyen Gülen Cemaati’nin ordu içerisindeki yapılanmasının yanı sıra polis ve sivil ayaklarının da rol oynadığı darbe teşebbüsü şahsen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından “Allah’ın bir lütfu” tabiriyle tanımlandı.
Darbe teşebbüsünün akabinde CHP davetiyle “Cumhuriyet ve Demokrasi Mitingi” sloganıyla Taksim’de miting düzenlendi. Mitinge; KESK Şubeler Platformu, İstanbul Tabip Odası, DİSK, TMMOB, EMEP, Birleşik Haziran Hareketi, Halk Meskenleri, İşçi Hareket Partisi, Kaldıraç, Demokrasi İçin Birlik uyumu üyesi Levent Hukukî, ÖDP Yürütme Heyeti üyesi Alper Taş ve Haziran Türkiye Yürütme Şurası üyesi Erkan Baş katılmıştı.
Öte yandan AKP’den de bir heyet mitingde yer almıştı. Ayrıyeten CHP Taksim’in dışında İzmir’de de emsal bir miting organize etmişti.
Ancak darbenin akabinde yapılan mitingler yalnızca bunlar değildi. AKP’nin davetiyle 7 Ağustos’ta Yenikapı’da da bir miting gerçekleştirildi. HDP’nin davet edilmediği mitinge CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun katılıp katılmayacağı merak konusu olmuştu. Mitinge iştirak kararı alan Kılıçdaroğlu daha sonra bu kararını şu tabirlerle kıymetlendirdi:
“Sizin rakibiniz partinin söylediği kelamı ya da yaptığı bir tenkide sizin nasıl yanıt vereceğinizi biliyorsa siz kendinizi değil, o sizi yönetir. O halde bunun çıkışı ne? Karşı tarafın ezberini bozmak, onun beklediği yansıyı değil tam bilakis farklı bir reaksiyon vermektir. Biz bunu yaptık.
Yenikapı’ya gitmem konusunda parti içerisinde yüklü olarak ‘sakın gitmeyin’ vardı. Başlangıçta niyetim de gitmemekti. Zira biz bir Taksim mitingi, bir İzmir mitingi yapmıştık. Sonra bu çok istismar edilecekti. Artı, birkaç güvendiğim beşerden fakat CHP’li olmayan güvendiğim beşerden ‘Yenikapı mitingine katılın, fikirlerinizi tabir edin’ diye geldi. Oturdum düşündüm, arkadaşlarımla konuştum, evet ya niçin gitmeyelim?”
Öte yandan darbe teşebbüsü, iktidara, tüm muhalif kısımları cendere altına alacağı bir OHAL ilan etme imkanı sağladı. OHAL’le ‘FETÖ’ ve onun zihniyetiyle yıllarca çaba eden yayınevleri, televizyon kanalları kapatıldı. Medya üzerindeki baskı ağırlaştırıldı. Gazeteciler, müellifler, milletvekilleri tutuklandı. Akademisyenler, kamu işçileri, kamu çalışanları ihraç edildi. İşçilerin grev hakkı fiilen ellerinden alındı. Türkiye OHAL altında yoluna devam ederken idare sistemini değiştirecek bir referanduma gitti.
YSK’nin sandıkların kapanmasına 10 dakika kala mühürsüz oyların geçerli sayılması kararının damga vurduğu referandumda %51 evet oyu çıktı.
Kemal Kılıçdaroğlu, referandum sonuçları akabinde pasif kaldığına ait tenkitlere yanıt olarak ise “Karşı taraf silahlıydı. Bu tıp duyumlar aldık. Partideki arkadaşlarla o gece (referandum gecesi) bunu tartıştık. Ve daima aksiyon, protesto şovları için vatandaşlarımıza ‘sokağa çıkın’ davetinde bulunmadık. Çok vahim olaylar çıkabileceği tasası nedeniyle, bu sorumluluğu almamaya karar verdik” dedi.
Adalet Yürüyüşü
Darbe teşebbüsünün atlatılmasının akabinde bilhassa HDP’ye yönelik baskılar arttı ve tutuklama operasyonları başlatıldı. 4 Kasım 2016’dan itibaren HDP Eş Genel Liderleri Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ dahil, çok sayıda HDP milletvekili tutuklanarak cezaevine konuldu.
14 Haziran 2017’de Ulusal İstihbarat Teşkilatı’na ilişkin TIR’ların imajlarını Cumhuriyet gazetesinin eski genel yayın direktörü Can Dündar’a verdiği suçlamasıyla yargılanan ve yirmi beş yıl mahpus cezasına mahkum edilen CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu tutuklandı.
Karar sonrası süratle CHP MYK’yı toplayan Kılıçdaroğlu, tahminen de siyaset serüveninin en radikal çıkışlarından birini yaparak Ankara’dan İstanbul’a, partililerin de iştirakiyle “Adalet Yürüyüşü” başlatma kararı aldı.
Kılıçdaroğlu’nun 420 kilometrelik yol katettiği yürüyüşe milyonlarca yurttaş takviye verdi. Adalet talebi etrafında buluşturduğu kitlelerle 25 gün boyunca yürüyen Kılıçdaroğlu Maltepe mitingiyle hem parti içerisindeki iktidarını sağlamlaştırdı hem de geniş kitlelerin kendilerini tabir edebildiği bir alan açtı. O denli ki 2 milyonu aşkın yurttaş ülkenin dört bir yanından gelerek Maltepe’de buluşmuştu.
İYİ Parti’ye geçen 15 vekil
AKP ile ittifaka sıcak bakmayan MHP’liler 25 Ekim 2017 tarihinde Meral Akşener liderliğinde UYGUN Parti’yi kurdu. Erdoğan-Bahçeli ittifakı ise bu gelişmeye karşılık olarak Meclis’te 5 vekili bulunan YETERLİ Parti’nin daha örgütlenmesini tamamlamadan ülkeyi ‘baskın seçime’ götürme kararı aldı.
YSK’ye nazaran GÜZEL Parti seçime girme yeterliliğine sahip değildi lakin UYGUN Parti’nin Meclis’te küme kuracak kadar vekili olursa bu sorun çözülecekti.
İttifak siyasetini sürdürme uğraşındaki Kılıçdaroğlu’nun CHP’si kıymetli bir atılım yaptı ve 15 vekili istifa ederek UYGUN Parti’ye geçti.
24 Haziran Genel Seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı Seçimleri yaklaşırken kulislerde aday olarak Abdullah Gül’ün ismi söylem ediliyordu. Fakat Meral Akşener Gül’ün adaylığına dayanak vermedi.
“Adam kazandı”
Ancak ittifak da kurulamadı, CHP’nin adayı ise Kılıçdaroğlu’na iki sefer kazan kaldıran Yalova Milletvekili Muharrem İnce oldu. Erdoğan’ın karşısına Akşener, Demirtaş ve Muharrem İnce farklı adaylar olarak çıktı. Mitinglerinde Erdoğan’a karşı kullandığı üslup ile CHP tabanında kıymetli bir hareketlilik sağlamış olsa da İnce, seçim gecesi ‘adam kazandı’ açıklamasıyla gözlerden düştü.
2019 lokal seçimleri: “İstanbul’u Ankarayı, Adana’yı, Mersin’i alacağız
Üst üste seçimlerde istediği ittifakları kuramayan Kılıçdaroğlu için tahminen de son baht 2019 Mahallî Seçimleri idi. Lokal seçimlerde bu kere DÜZGÜN Parti ile ittifak kurmayı başaran Kılıçdaroğlu HDP’nin oylarına da talipti. Ankara’da eski ülkücü Mansur Yavaş’ı aday gösterirken İstanbul’da ise ismi kamuoyunda pek bilinmeyen CHP’li Beylikdüzü Belediye Lideri Ekrem İmamoğlu’nu aday gösterdi.
Kanal D ekranlarında Buket Aydın’ın “Diyelim ki beklediğiniz sonuçları alamadınız” cümlesine, “Alacağız, İstanbul’u alacağız, Ankara’yı alacağız, Bursa’yı alacağız. Katiyetle, Adana’yı alacağız, Mersin’i alacağız bütün buraları alacağız” sözleriyle karşılık vermişti. Aydın o yayında Kılıçdaroğlu’na kahkahalarla gülse de Kılıçdaroğlu haklı çıkmıştı.
Edirne F Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş “Bütün halkımıza, tabanımıza çağrım ve varsa azıcık hatırım, ricam şudur ki, gerekirse bağrınıza taş basın, ancak kesinlikle sandığa gidip ‘Faşizme hayır’ manasına gelecek oyunuzu kullanın” açıklaması yapmıştı.
Özellikle Ankara ve İstanbul’da aday çıkarmayan HDP seçmeninin de dayanağıyla büyükşehirler CHP’ye geçmişti, Bursa kıl hissesi kaçmıştı.
İstanbul’u kaybetmeyi hazmedemeyen Erdoğan idaresi YSK eliyle hukuksuz bir karar imza atmış ve İstanbul seçimlerini yenileme kararı almıştı. Fakat bu karar aksi tepmiş ortadaki fark 800 bin oya çıkmıştı.